“Hazreti Şeyh (K.S.)’in, celâletli üstad Hacı Molla Abdülkadir Efendi’ye yazdıkları mektuptur.”
Âlemlerin Rabbi olan Allah (CC)’a hamd-ü senalar olsun. O’nun tılsımlı sevgili kulu, yardımı ile tamamlayıcı büyük Âlim’e salât ve selâmlar olsun. O Âlim ki, güzelliğin lahûtu, kavuşmanın nasûtu, kerem sahibi Efendimiz, sevgilimiz, her şeyimiz olan Sallallahu Aleyhi ve Sellem Muhammed’e, tâhir ikram sahibi eshabının tümüne salât ve selâmlar olsun.
Saygıdeğer, nadir vücudlu, güzel ve üstün cesaretli, faziletli üstad, mutluluk ve iyilik sahibi, gözümün nuru, ruhumun varlığı, Hacı Şeyh Molla Abdülkadir Efendi! Yüce Allah (CC), seni, rızasıyla te’yit, yardımıyla mutlu kılsın. Her türlü belâ, musibet ve tehlikelerden muhafaza etsin. Sizleri selâmlar, Allah (CC)’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun, derim.
Göndermiş olduğunuz mektubu, büyük bir sevinç ve iştiyakla aldım. Sizlerin sıhhat ve afiyette bulunmanız, bizlere, büyük bir müjde oldu. Mektubunuzu, aziz oğlunuz, gözbebeğim Muhammed vasıtasıyla almıştım. Allah (CC), onu, her türlü kazâ ve belâdan muhafaza etsin, hayır ve saadet yolunda başarılı kılsın. Onun gelişi dolayısı ile sizlerle birlikte diğer yakınlarımızın ve sevdiklerimizin sıhhatte oldukları haberi, bizleri sonsuz sevindirdi.
Cenab-ı Allah (CC)’tan, sizlere, mutlulukla birlikte marifet ile kalplerinizin nurlanmasını dilerim. Ve yine Hacı Hızır’ın oğlu Hasan’ın gelmesinden, kalbim huzur ve sevinç doldu. Onların ilim tahsili yolundaki çalışmalarının çok başarılı olmasını temenni ederim. Çocukların bahar mevsimine kadar yanımda kalmalarını isterdim. Fakat acele ettiklerinden ve burada fazla ziyaretçi bulunmasından dolayı sıkılacakları korkusu ile buraya gelmelerini, Allah (CC) izin verirse, başka bir vakte bırakmış olduk.
Oğlum Muhammed’e gelince, henüz Arapçası düzgün ve güzel bir duruma gelmedi. Medresede Türkçe’den Arapça’ya tercüme etmeyi bilen bir kimse bulamadık. Sizden ve ondan Arapça derslerine iyi çalışmasını rica ediyorum ki, ikinci kez yanımıza geldiğinde tahsilini ikmal edebilecek bir güce sahip olsun. Orada bulunan ve bizlere mensup olan müridlerle ev halkının durumlarını sorar, iyilikler dilerim.
Merhum büyük Şeyh Alâeddin (KS)’in son mübarek günlerinde, bir takım kimseler, hiçbir esası olmayan yalan dolan sözlerle iftiralar savurmak istemişlerdi. Belki de bu fitne ve anlaşmazlık, çocukları ile akrabaları arasında baş gösteren bir hadisedir. Müridlerden birçoğunun, duyduğuna göre, zâhirî ve bâtinî velâyet yönünden bu makama Hazret-i Şeyh Muhammed Osman Siraceddin’den başka daha ehil ve lâyık kimseler varmış. Bununla ilgili olarak merhum pederim Şeyh Alâeddin (KS), sizlere şifâhî ve yazılı olarak vasiyyette bulunmuş olduğundan, bu vasiyyetin, bu ağızların kapanması ve bu türlü konuşan dillerin susturulmasına yeterli olacağını tahmin ediyorum.
Nitekim tasavvuf mektebinde bulunan birtakım âlim ve fâzıl kimselerle, idrak ve temyiz sahibi kimselerin, bu gibi bozgunculara karşı cevap vermeleri ve onlara nasihat yollu ispat ve delillerle durumu açıklamaları ve tarihî olan bu güzel şifâhî ve yazılı vasiyyetleri anlatmaları gerekir.
Muhammed Osman Siraceddin Nakşibendî
Siz de fikrinizi belirtin