euzubesmele

Babamdan duyduğuma göre, hâkimin biri Kirmenşah’a gelerek, ahalisinden yedi senelik vergi borçlarını vermelerini istemiş. Kubadi ve Baba Cani ahalisinden bazı kimseler, Hazret-i Şeyh Ziyaeddin (K.S.)’e gelerek bu hâkimin tasarruf ve şiddetinden şikâyette bulunmuşlar. Hazret-i Şeyh (K.S.), pederime: “Ey Alâeddin, oraya git! Bu şikâyetçiler için hâkimle konuş ve anlaş” buyurmuş. Mübarek pederim, babalarına, bu zatın kabalık ve şiddetiyle şöhretlendiğini söylediklerinde, Hazret-i Şeyh Ziyaeddin (K.S.): “Sen git, Hazret-i Pirlerin yardımına güven. Allah (CC)’tan sizler için kolaylıklar temenni ederim” buyurmuş. Pederim oraya gitmek üzere yola çıkmış.

Hâkim, onun geleceğini öğrendiğinden, pederimi kemal-i edeb ve terbiye ile karşılayıp, hatta önünde oturmayıp ayakta kalmayı tercih etmiş. Babam kendisine oturmasını işaret ettiğinde: “Ey Efendim! Sizi bu şekilde karşılamam benim vecibemdir. Sizin keramet sahibi bir zat olduğunuzu gördüm, burada kalmanın kurtuluşumun bir sebebi olacağını anladığımdan müridlerinizden daha büyük bir sadakatle size bağlandım. Size hikâyemi anlatayım: Ben, İran veliahdını öldürdükten sonra Tahran’dan kaçtım ve gizlice Hame Ağa’nın evine sığındım. Bu zat idrak sahibi, cesur ve akıllı bir kimseydi. Durumum hakkında onunla konuşup tartıştım. Bu zat, hangi devlete gidersem gideyim, onların beni tekrar İran Devletine teslim edeceklerini söyleyerek, en iyisinin Hazret-i Şeyh Ziyaeddin (K.S.)’e iltica etmek olduğunu tavsiye edip kendileri de bana, Hazret’e verilmek üzere durumumu bildiren bir mektup yazıp verdi. Ben de vakit geçirmeden Hazret-i Şeyh Ziyaeddin (K.S.)’e gidip mektubu verdim, okudu. Mektup, ‘Sadık ve vefalı bir aşığın şehadetidir’ diye başlamakta idi ve Farsça yazılmıştı. Hazret-i Şeyh’in yanından ayrılırken, bana, gecikmeden Tahran’a gitmemi, Şah’a teslim olmamı ve daima kendilerini rabıta etmemi isteyerek; daima benim yanımda olduğunu hatırladığım takdirde, Şah’ın gazab ve hiddetinin sükûnet bulacağını, bana yumuşak ve şefkatli davranacağını, daha sonra da üç hilat giydireceğini buyurdu. Tahran’a gittim. Şah’ın yanına varırken Hazret-i Şeyh (K.S.)’in ruhaniyetini yanımda bulundurmayı gaye edindim. Huzuruna girdiğimde, Şah, hiddetli bir tavırla yaklaşmamı söyledi. Ben de yaklaştım. Şah, yine: ‘Daha çok yaklaş’ deyince, yakınına kadar sokuldum. Yüzüme bakarak güldü ve eliyle arkama vurarak: ‘Bana karşı gelen asiyi öldürmekle iyi ve güzel bir iş yaptın’ deyip yanındakilere: “Hilatları getirin!’ diye seslendi. Maiyeti, bana verilmek üzere, üç hilat getirip verdiler.” Hâkim hikâyesini bitirdiğinde, bir yazı hazırlayarak, birikmiş yedi senelik verginin ora ahalisinden alınmamasını emretmiş, şayet hükümet vergi konusunda ısrar edecek olursa, bu verginin bizzat kendi malından alınmasını isteyerek; ailemizin yüksek hatırı için böyle davranmak istediğini beyan etmiş.

Hazret-i Şeyh Ziyaeddin (K.S.)’in bir diğer kerameti de şöyle olmuştur:

Hazret-i Şeyh (K.S.), bir gün Senendec kasabasına gitmiş. Bu beldenin Şeyh-ül İslâm’ı olan Molla Lûtfullah Efendi, Hazret-i Şeyh Ziyaeddin (K.S.)’i birkaç kez evine davet ettiği halde, Hazret bir mazeret ileri sürerek bu davete icabet etmemiş. Bir gün nihayet Şeyh-ül İslâm’ın ısrarlı daveti karsısında, maiyetindeki birçok ileri gelenlerle birlikte davete icabet etmiştir. Şeyh-ül İslâm’ın evinin kapısına geldiğinde, eşiğin önünde durarak: “Estağfirullah” deyip, birkaç adım geri çekilmiş. Ev sahibine, kendilerinde kazma ve küreğin mevcud olup olmadığını sorduklarında, istenilen araç ve gereç getirilmiş. Dedemin arzusu üzerine eşiğin bulunduğu yer bir insan boyu kazılmış. Bu derinliğe ulaştıklarında, bir mermerin mevcudiyeti fark edilmiş. Taş yukarı çıkartıldığında, üzerinde “Bismillâhirrahmanirrahiym ve La ilahe illallah, Muhammederresulullah” yazısının bulunduğunu hayretle görmüşler. Dedem Hazret-i Şeyh Ziyaeddin (K.S.): “Kapı eşiğinin altında böyle bir yazı varken, üzerinden nasıl atlayıp, geçebilirdik?” diyerek, etrafını aydınlatmış.

2015-01-31T22:32:03+03:00 By |

Siz de fikrinizi belirtin